Zamanı biriktirebilir miyiz? Geleceğe yatırım yapabilir miyiz? Yoksa sadece elimizdeki zamanları mı öldürürüz? Bu soruların cevabını merak ediyorsanız değerli okuyucular, devam edip okumayı unutmayınız.

   Zamanı biriktirebilir miyiz değerli okuyucular? Zamanı biriktirebilirsek gelecekte yeterince vaktimiz olabilir mi? Elbette bunları yapamayız. Çünkü zaman gelip geçicidir ve bizler için sadece o an vardır. Ve bizler o zamanı bir daha kullanamayız , geriye döndüremeyiz. Bu yüzden hiçbir şekilde gelecek için zamanı biriktiremeyiz. Fakat buna benzer güzel bir şey yapabiliriz:" Zamanda kendine yer açmak". Sizlere günlük hayatta sık uyguladığım bu yöntemi anlatacağım. Bizler günlük hayatta zamanımızı hep boşa harcadığımızdan bahseder ve keşke daha fazla zamanım olsaydı deriz. Ve sürekli bundan yakınır ama bunun için bir çare bulamaz veya bulmaya çalışmayız. Bunun için önümüzde kolay bir yöntem varken bunu görmezden geliriz. Bu yöntem ise Zamanı doldurmaktır. Zamanda kendimize yer açabilmemiz için yapmamız gereken şu anki zamanı doldurmamızdır. Peki bu vakti nasıl dolduracağız derseniz o da çok kolaydır.

     - Şu anda telefona, bilgisayara veya vaktinizi çalan başka bir teknolojik alete ayırdığınız fazla vakti ileride yapmanız gereken bir işe ayırırsanız şu anki vakti doldurmuş olursunuz ve ilerisi için yapmış olduğunuz planları geriye çekerek ilerde kendinize ayıracak vakti elde etmiş olursunuz. Bununla ilgili sizlere güzel bir örnek verebilirim. Japonya’da kullanılan telefonların çoğu su geçirmeyen özelliktedir. Bunun sebebi ise insanların günlük hayatta fazla iş yapıp telefonu az kullanmalarından dolayı sadece banyodayken telefonu kullanabilmeleridir. Ve bildiğiniz üzere Japonlar çok çalışarak ileriki yaşlarında vakitlerini gezmeye, ülke ülke dolaşmaya ayırmaktadırlar. Bu boş vakitleri ise geçmiş hayatlarındaki çalışmalarıyla kazanmışlardır. Yani bu örnekten de anlaşılacağı gibi fazla vakit ayırdığımız gereksiz aletleri bir kenara atarsak o zamanı değerli şeylerle veya bize kazanç sağlayacak işlerle doldurursak belki bizlerde ilerde ülke ülke gezebiliriz tabi dil sorununu çözebilirsek. Dil demişken bu sorunu çözemememizin asıl sebebi gerçekten çok fazla zorlanmamız mı yoksa buna vakit ayırmamamız mı? Genelde bahane olarak buna vaktim yok deriz ve sürekli dil öğrenmekten kaçarız. Fakat aslında bunun için yeterince vaktimiz vardır. Telefon örneğinden bahsettiğim gibi telefona ayırdığınız vakitten almış olduğunuz yarım saati dil çalışmalarına ayırırsanız bir şeyler kapabilirsiniz. Fakat bu yeterli olmaz. Otobüste giderken cep kartlarıyla, yolda yürürken kelime tekrarlamalarıyla ve arkadaşlarınızla konuşurken öğrenmeye çalıştığınız dil ile konuşmaya çalışırsanız hem vakitten tasarruf etmiş olursunuz hem de dil öğrenmiş olursunuz.

     - Günlük hayatta biz insanların geneli 6-7 saatten fazla uyumakta ve uykuya ayırdığımız vakitlerde hayattan bir nevi geri kalmaktayız. Fizyolojik olarak uykuya ihtiyaç duyan bir varlığız ve bizler günlük olarak en az 6-10 saat arası uyumalıyız. Kimi zaman bu süre kişinin durumuna göre değişse de araştırmalara göre bir bireyin dinç kalabilmesi için 6 saat yeterli olmaktadır. Yukarıda belirttiğim gibi insanların geneli 6-7 saatten fazla uyumakta hatta bunu abartıp 13-14 saat uyuyarak günün çoğunu öldüren insanlarla da karşılaşmaktayız. Peki bizler 6 saat uykuyla dinç kalabiliyorsak uyku süremizi azaltıp uykudan arttırdığımız vakit ile ileride yapmayı planladığımız işleri şimdi yapamaz mıyız? Elbette bunu yapabiliriz. Çünkü her gün ortalama 1-2 saat az uyumuş olursak bu ayda 30-60 saate tekabül etmekte ve bu da gelecek zamanda kendimize 30-60 saat arası vakit ayırabileceğimiz anlamına gelmektedir. Böylece Zamanı uyku ile doldurmak yerine uykuyu zaman için feda edersek gelecek zamanda kendimize yer edinmiş oluruz.

     - Değinmek istediğim bir diğer nokta ise biz öğrenciler çokça yapmış olduğu ödevleri, dersleri, çalışmaları hatta sınav hazırlıklarını üşenip ileri tarihe ertelemektir. Bunu sizlere şu örnekle açıklayabilirim. Üniversite sınavına hazırlanan bir öğrenci düşünün, sınav vaktine daha 1 yıl var, öğrenci önünde çok fazla vakti olduğunu düşünmekte ve sürekli çalışmayı ertelemektedir. Aynı zamanda kendisine ne yaptığı sorulduğunda üniversite sınavına hazırlanıyorum demekte fakat hazırlanmadığı için ve bundan dolayı vicdan azabı çektiği, sosyal aktivitelerini yerine getirince bunlardan pişman olmamak için sosyal hayatından uzak durmakta ve kendini mutsuz kılmaktadır. Öğrenci sınav zamanına kadar bu şekilde devam etmekte ve son aylar ders çalışmaya kalkışmakta fakat konuları yetiştiremediği için sınavda başarısız olmaktadır. Fakat bu öğrenci zamanında ders çalışmaya kalksaydı, derslerini ertelemeseydi belki iyi bir üniversiteye gidecek ve başarılı bir öğrenci olacaktı. Öğrenci zamanının tamamını doldurduğu için çok fazla eğlenemeyecek veya sosyal hayattan uzak kalacaktı fakat iyi bir geleceğe sahip olabilecekti ve 1 yıl kaybı olmayıp gelecek zamanda kendine yer ayırmış olacaktı. Yani değerli okuyucular bu paragrafta da anlatmak istediğim; üşengeçlikler, tembellikler ve yapmış olduğumuz ertelemeler bizlere zamandan kayıp yaşamamıza sebep olmakta veya bizleri başarısızlıklara sürükleyerek gelecek hayatımızın meşgul olmasına sebep olmaktadır.


      Değerli okuyucular, şu anki zamanının/zamanımız çok   önemli ve değerli. Verilen bu zamanı doğru ve iyi bir şekilde doldurmak bizlerin elinde. Zamanını dolduran kişiler başarıya doğru koşarken ve gelecek hayatında mutlu olacakken, bizler gelecek hayatımızı hüsran olmuş bir şekilde ve pişmanlık içinde geçirmeyelim. Zamanı dolduralım ve zamanda kendimize yer açalım. Gelecek işlerimizi şimdiki zamanda halledip geleceğimizi havadar kılalım. Umarım beni anlamışsınızdır. Bir dahaki yazıda görüşmek üzere.

“Herkes zamanı kaybettiğinden bahsediyor ama hiç kimse zamanı kazanmak için uğraşmıyor.”

                                                      Meltem Gölgelioğlu