Sevgili okuyucular, başka bir okurumuzun isteği üzerine pandemi sürecinin insan psikolojisi üzerine etkilerini bu yazımda anlatacağım.

     Pandemi, ülkeleri, kıtaları hatta tüm dünyayı etkisi altına alan salgın hastalıklara verilen isimdir. Korona virüs salgını sonrasında bu terimi birçok kez duyduk, hatta bu terim hayatımızın bir parçası haline geldi. Pandemi ile birlikte toplumlarda bazı gerekli önlemler alınmaya başlandı. Bu önlemlerin en başında sosyal izolasyon vardı. İnsanları birbirinden ayırmaya zorlayan, buna mecbur bırakan sosyal izolasyon; kimi insanların kendilerini toplumdan daha fazla soyutlamasına, kimileri içinde uzaklaşmak zorunda kaldığı insanlara karşı daha fazla özlem duymasına sebep oldu. Her ne kadar karantina ile birlikte insanların uygulamalar üzerinden yapmış oldukları online sohbetler artmış olsa da bu durum insanların birbirine olan özlemlerini gidermeye yetmedi. Kısıtlamaların azalması ile insanların sevdikleri kişilerle buluşması ve görüşmeleri üzerine vaka sayılarının artması sonucu “Pandemi”, insanlara sosyal izolasyonun zorunlu bir durum olduğunu vurgulattı. Bu durum sonucunda insanlarda öğrenilmiş çaresizlik, yani sorunun sebebi bilinse de buna karşı bir şey yapamama durumunu ortaya çıkardı. Her ne kadar sosyal izolasyon yalnızlaşmak gibi gözükse de bunun zorunlu olduğunu bilmemiz ve sevdiklerimizi hastalığa karşı korumamız, onlara verdiğimiz değeri gösterecek ve ilişkilerin daha iyi olmasını sağlayacaktır. Fakat insan ve toplum psikolojisini alt üst eden bu durum, pandemi sonrası yaşantıda çeşitli sorunlara yol açabilecek gibi durmaktadır.

    Pandeminin insanlara sosyal ilişkilerin çok önemli olduğunu göstermesinin yanı sıra insanlara zaman kullanımı yönetiminin ne denli önemli bir kavram olduğu önemini gösterdi. Pandemi sonrası kimilerimiz zamanın yetersiz geldiğini, hiçbir işe vakit ayıramadığımızı söylesekte kimileri çok fazla boş vakti olduğunu, bu vakti nasıl dolduracağını bilmediğini söylemekte ve bu sorun hâlâ devam etmektedir. Pandemi başından beri vakitlerinin boş olduğunu söyleyen ve bu boşlukları doldurmak isteyen kişiler araştırmalar yapmaya başladılar ve buldukları birçok fikri denemeye başladılar.Kimileri evde yemek, pasta hatta ekmek yapmaya başladı, kimileri yeni oyunları denedi, öğrenciler ders çalışmayı denedi, girişimci insanlar piyasaya atıldı,  yeni yeni şeyler denemek isteyen insanlar bloglar açtı.... Bu örnekleri çoğaltabiliriz fakat insanların birçok şeyi denemesi ve bunları tekrarlaması artık bunlardan haz alamamalarına, bunların boş vakitlerini doldurmak için yetersiz gelmesine sebep oldu. Eldeki çarelerin tükenmesi insanları artık yeni yeni çareler aramaya, sıkıntılarını giderecek yollar bulmaya sevk etti. Bunun sonucunda insanlar artık evde kalmaktan kaçmaya, yasakları çiğnemeye ve çıkabildiği her vakit dışarı çıkmaya başladı. Elbette bu olumsuzluk pandeminin uzamasına ve bu sürecin kısır bir döngüde takılı kalmasına sebep oldu. Tüm bunlar, bu bozuk döngü insan psikolojisinin alt üst olmasına , depresyonlara, asosyalliğe neden olmaya başladı. Elbette ben de tüm bu olumsuz durumlar için yazımda sizlere bu durumlar hakkında neler yapılacağını anlatmayacağım. Çünkü bu süreç için sayısız şeyler denendi. Benim sizlere söyleyeceğim sürecin tamamlanması için beklemeniz ve sabretmeniz. Çünkü hiçbirimizin elinden sabretmekten ve kurallara uymaktan başka bir şey gelmemekte.

     Tüm bunların yanı sıra pandeminin aile içi ilişkileri ilerlettiğini, aynı zamanda aile içi çatışmalara neden olduğunu söyleyebiliriz. Saatlerce , günlerce, haftalarca hatta aylarca birbirlerinin yüzlerine bakmak ve sürekli iletişimde bulunmak zorunda kalan aile üyeleri başka yüzler görememekten, iletişime geçememekten ve sürekli 4 duvar arasında aynı insanlarla etkileşimde bulunmaktan dolayı sıkılmakta ve aile üyeleri ile herhangi bir konuda çatışabilmektedir. Bunun yanı sıra karantina sürecinde aile ile daha fazla etkileşime giren diğer insanlar aile üyelerinin problemlerine daha fazla hakim olmakta, şaşırtıcı bir şekilde aile üyelerini yeni yeni tanıyabilmektedir. Kısacası pandemi ve karantina kimilerinde olumlu bir etki yaratırken kimileri için bir kabus olabilmektedir. Bu kâbus olan durumlar için iletişimden kaçmamalı, sorunları aile üyeleri ile paylaşıp bu konular üzerine tartışmalıyız.

     Pandemi sürecinin tam bir kâbus olduğunu da bir örnek grupla nitelendireceksek eğer , bu grup aile üyelerinden öte kesinlikle öğrenciler olacaktır. 4 duvarın yanı sıra teknolojik aletler arasında(!) boğuşan öğrenciler eğitim öğretim sürecini senkronize bir şekilde yürütememekte, eğitimden geri kalmakta, öğrendiklerini çabuk unutmakta, arkadaş çevresini kaybetmekte; yoğun ders altında kalan öğrenciler derslerden bunalmakta ve yorulmakta, kimileri depresyona girmekte, başta göz sağlığı olmak üzere çeşitli sağlık sorunları yaşamakta ve bunun gibi çeşitli sorunlarla karşılaşan öğrenciler için bu süreç tam bir kâbus halini almaktadır. Tüm bu sorunlarla yüzleşen öğrenciler bunların yanı sıra aile içi problemlerle de boğuşmaktadır. Öğrencilerin bu durumdan kurtulması için tek çözüm eski normale dönüş veya yeni normalde eğitimin bir an önce örgün eğitime geçmesi ile olacaktır.

      Değerli okuyucular. Bu pandemi var olduğu sürece bizler olumsuz durumlarla boğuşmaya devam edeceğiz veya etmek zorunda kalacağız. Bu sürede psikolojimiz alt üst olacak, çaresizlik ile boğuşacağız ve elimizden bir şey gelemeyecek. Fakat yine de bizler sabretmeye devam edip pandeminin son bulması için kurallara uyacağız. Ancak böyle bir şekilde bu sürecin üstesinden gelebiliriz. Kendiniz ve sevdiklerimiz için akıl sağlığınızı korumayı unutmayın değerli okuyucular. Zinde kalın...